HER ÖĞRENCİSİ BİR GÜZELLİK ABİDESİ...
15 Agustos 2016 17:50:00
“Savaş Ünlü, ülkemizin sevilen yazarlarından. Eğitimciliğine ise söylenecek söz yoktur. İzmir’de yaşayanlar çok iyi bilirler. Onun öğrencisi olmak büyük şanstır. Yetiştirdiği öğrencileri sanattan, edebiyata, siyasetten sanayiye kadar büyük bir yelpazede ülkemizin yüz ak olmuşlardır. Savaş Ünlü için öğretmenlik sadece sınıfta değildir. Okul bittikten sonra da dostluk sürer, dostluğu sonsuzluğa uzanır. Her şey biter dostluklar kalır, sözü ona yol gösterir. En büyük mutluluğu öğrencilerini başarılı görmektir.
Geçenlerde ELTAŞ Transformatör sanayi ve Ticaret A. Ş’ye ziyarete gitti. 1981 yılında Ahmet Güre tarafından kurulmuş, tamamı Türk sermayesi olan bir kuruluş. 4 kıtada 44 ülkeye ihraç yapmanın onurunu yaşayan bir sektör. Bu sektörün günümüzdeki yöneticileri Ahmet Güre’nin üç kızıdır. Üçü de Savaş Ünlü’nün Türk Koleji’nde öğrencisi olmuştur. Bilge, Aybike, Özge Güre koskocaman şirketin yöneticileri. Çok sevdikleri öğretmenlerini karşılarında görünce sevinçleri tüm evrene yayıldı. Mutluluğun resmini çizdiler. Okul yıllarına, geçmiş yıllara gidip geldiler. Günümüzden anılardan öyle bir sohbete daldılar ki zaman nasıl geçti anlaşılmadı. 30 yıla yakın geçmiş süreyi üç beş saate sığdırmak kolay değildi. Tekrar görüşmek umuduyla, dediler. Savaş Ünlü, öğrencilerine, onların çocuklarına yazdığı kitaplardan götürdü. Masal gibi bir gün yaşadılar.
Savaş Ünlü, ne güzel çocuklarımız, öğrencilerimiz oldu. Onların başarısına onlardan çok seviniyor, mutlu oluyorum. Başka meslekte bu mutluluğu, sevinci yakalamak çok zordur. Canım öğrencilerimi ilk günün sıcaklığıyla seviyorum. Hepsi de benim onurum, gururumdur. Bilge, Özge; Aybike Güre bana yaşamda çok az kişinin yaşayacağı mutluluğu yaşattılar. Ne desem azdır, sözleriyle mutluluğunu dile getirdi.” Ziyaretimi basın bülteniyle gazeteye vermişler. Yeni Asır-Pota(13.1.2015)
Anadolu’da sekiz yıl çalıştıktan sonra İzmir Türk Koleji’ne gelmiştim. Okulda ilk dersim 6-G sınıfındaydı. Sınıftan içeri girince şaşırdım. Dünya tatlısı, pırıl pırıl çocuklar özel olarak toplanmış gibiydi. Konuşmaları, kendilerini tanıtmaları çok farklıydı. Sınıfın çoğu çok düzeyli bir eğitim almış, zeki çocuklardı. Koleje giderken doğruyu söylemek gerekirse önceden çok çekinmiştim. Yıllar geçtikçe bu çekincemin yersiz olduğunu daha iyi anlamış, okulda her yönden aranılan biri olup çıkmıştım. Okuldaki tüm öğretmen, idareci, çalışanların çocukları öğrencim olmuştu. Velilerinin isteğiydi…
Sınıfta ilgimi çeken bir öğrenci vardı. Sarı saçlı, renkli gözlü, saçları iki yandan örülmüş, dünya tatlısı bir çocuk. Kartpostalda kullanılacak güzellikteydi. Konuşması çok hoş, kendine güvenen birisiydi. Sınavlardan 9 alınca üzülen iddialı bir öğrenciydi. İşte Bilge Güre’ydi bu zeki, akıllı, dünya tatlısı öğrencim. İki yıl dersine gittim. Orta üçüncü sınıfa geçtiklerinde büyük istek üzerine beni Anadolu Lisesi bölümüne aldılar. Nasıl üzülmüştüm 6-G sınıfından ayrılıyorum, diye. Yalvarsam yakarsam da idarecilerin dediği oldu. Anadolu Lisesi öğrencileri o yıllarda sınavla gelen seçme öğrencilerdi. Sevgili bilge olsun, diğer sınıf arkadaşlarıyla bağımız hiç kopmadı. Zaman buldukça görüşürüz, eski yılları anarız. Onlar benim şimdi bile 6-G’nin öğrencileri, okuldaki ilk göz ağrılarım. Aradan 29 yıl geçmiş.
Dönüp bakınca insan inanamıyor geçen yıllara. Okulda birbirinden güzel birbirinden üstün, zeki, akıllı çocuklardı. Üniversitede ders işler gibiydim. İki çantayla sınıfa girerdim. Şimdi bile aldığımız eğitim, bize yetiyor, derler. Biricik Bilge’nin yanına uğradım. O da bana sürpriz yaptı diğer kareşlerini getirdi. Onlar da öğrencimizdi. Özge, Aybike’yi de görünce nasıl mutlu oldum. Bir saatliğine gittim, üç saatte zor çıkabildim. Dünyada böyle güzel bir meslek var mı?