AKYAKA’DA YEMYEŞİL ORTAMDAYIZ
02 Aralik 2014 00:00:15
Muğla 2. Ulusal Karikatür Yarışması Seçici kurulu olarak Muğla’daydık. İki yüze yakın karikatürü inceleyip derece alanlar belirlenmişti. Öğleden sonra Akyaka’ya gidecektik. Koordinatör Mehmet Selçuk seçici kurulu en iyi biçimde ağırlanması için elinden geleni yapıyor. Bir gece önce Keyif Oturağı’nda da konuşmuştuk.
Keyif Oturağı’na Muğla Büyük Şehir Belediye Başkanı Osman Gürün’ün yanında genç sayılabilecek bir arkadaş daha gelmişti. Recep Altınok, belediye kültür sanat müdürüydü. Akyaka’ya ben de geleceğim, demişti. Biraz konuşunca epey dalda sanatla ilgili, ilginin de ötesinde sanatın içinde yer alan birisiydi. Tam yerine gelmişsiniz, dedim. Bir şeyler yapmaya çalışacağım, derken alçak gönüllü bir tavır sergiliyordu.
Öğleden sonra saat on beşe doğru yola çıktık. Yaz gelmişti her şeyiyle. Sakar Geçidi’nden inerken her zaman duyduğum keyfi fazlasıyla duydum. Çoğu öyküme de konu olmuştur bu geçit. Döne döne inerken yamalı bir bohça gibi görünen ovayı izlemenin güzelliğini çok az yerde bulabilirim. Seçici kuruldaki tüm dostlar aynı keyifle dikkatlerini vermişlerdi geçidin altındaki ressam paleti güzelliğindeki renk armonisine. Gürbüz Ekşi, Sait Munzur, Abdülkadir Uslu, Mehmet Selçuk’la birlikte sahilde kısa bir tur attık. Daha Orfoz Restoran’a oturduk. Tam azmağın yanındayız. Sazlar yemyeşildi, suya yansıyor, su da yeşeriyordu. Irmakta tekneler bir aşağı bir yukarı insan taşıyordu. Ördekler, kazlar yakınımızdaydılar. Onları besliyorduk.
Biz sahilde gezerken motosikletten motor giysili biri indi, bize el sallayıp gülümsedi. Ben kendimce benim eski öğrencilerdendir kesinlikle dedim. Kafasından kaskını çıkartınca belediye kültür Müdürü Recep Altınok olduğunu görünce iyice şaşırdık. Yanımıza gelince, onca sanat, müzik, bir de motosiklet mi, dedim. Gülümsedi, benim yaşam biçimim motorlar, dedi. Sonradan öğrendik ki usta bir biniciymiş. Beş parmakta on marifeti olan birisiydi. Böyle becerili, hünerli insanları görünce mutlu olmamak elde değildi. Şakalar, espriler, nükteler havada uçuşuyordu. Kahkahalarımız suda yansıyordu. Sevgili Recep Altınok, yapacakları hakkında bilgiler veriyordu. Kültür müdürlüğü yoğun işler yapacaktı. Çünkü başında işi bilen, gayretli, sanatı yaşam biçimine dönüştürmüş birisi vardı. Bizlere de ilginç projeleriniz var mı, diye soruyordu. Bu konulara açık olduğunu dillendiriyordu. Ben bilirim, kimseye danışmama havasından da uzaktı.
Gürbüz Hoca, ne iyi ettik de buraya geldik, diyordu. Yemyeşil sularda ak köpüklü beyaz dalgalar oluşturuyordu tekneler. Orfoz balığının tadı da bir başkaydı. Kadehler şerefe, dostluğa kalkıyordu. Recep arkadaşımız sadece bizlere eşlik ediyordu. Motor kullanacağından su içiyordu. Burada su, çay, kahve fark etmez, her şey çok iyi gidiyor, diyordu. Ben de götürdünüz bir litre duck wine’nı diyordum. Suyun adı, benim dünyamda ördek şarabıdır.
Sevgili Nejat Altınsoy, sürekli telefon ederek, akşamleyin Süpüroğlu’dayız, unutmayın, diyordu Mehmet Selçuk’a. Akşam alacası Akyaka’ya düşerken kalkmak zor gelse de restorandan kalkıyoruz. Herkes çok mutluydu buradaki geçen zamandan. Mehmet Selçuk, facebook’ta güzel bir ileti kullanıyordu: Akyaka kesmedi Süpüroğlu’na gidiyoruz…
Günlerden cumartesi, sayısal loto günü. Bir bayi arıyoruz. Lotomuzu da oynadıktan sonra gönül rahatlığıyla Süpüroğlu’na gidebiliriz. Ağaçların arasından yol alıp ulu çınarları kolları arasındaki mekana varıyoruz. Nejat ve Sadettin dostumuz bizleri kapıda karşılıyorlar. Karşılama çok sıcaktı…