HASTA ADAM
19 Ocak 2015 22:52:00
Hepimiz bu hikâyeyi çok iyi biliyoruz. Şöyle ansiklopedik bilgi ile kısaca hatırlayalım;
“Avrupa'nın hasta adamı, ekonomisi kötü olan Avrupa devletleri için kullanılan bir deyimdir. Bu deyimin ilk defa Rusya İmparatoru I. Nikolay tarafından art arda gelen savaşlar nedeni ile toprak kaybeden ve Avrupa'nın mali kontrolüne girmiş olan Osmanlı İmparatorluğu için kullanıldığı düşünülmektedir. Nikolay St. Petersburg'da 9 Ocak 1853 tarihinde söylediği ve deyimin geçtiği söz şöyledir: "Kollarımız arasında hasta, ağır hasta bir adam var."
Ne ilginçtir ki I.Nikolay’ın bunu söylediği yıl 1853'te, Osmanlı Devleti'yle patlak veren Kırım Savaşı (1853-56), büyük devletlerin Osmanlıların yanında yer alması yüzünden Rusya'nın yenilgisiyle sonuçlandı. Savaş sürerken Serdar-ı Ekrem Ömer Paşa'nın komutasındaki Osmanlı Orduları'nın, Rus Orduları'nı yenip Romanya'nın başkenti Bükreş'e girmesinden sonra intihar etti.
ADAM ŞİMDİ DE HASTA...
Ama ne yazık ki bizce o adam bugün yine hasta. Hatta bu sözün artık ağırdan kullanıldığını duyar gibiyiz.
Önce ekonomisine bakalım;
Ekonomi canlı diye ne kadar övünürsek övünelim. Bu İran savaşında her gün kendini kandıran Irak’a benzemek olur.
Yerli otomobilin yok, yerli otobüsün, kamyon, tren, uçağın yok. Bilgisayar üretemiyorsun. Uyduruk bir yerli cep telefonu bile üretemiyorsun. Fotoğraf makinesini geçtik, 2 dolarlık web kameramızı bile üretemiyoruz. Bir tane elektromarkete girin, baştan sona gezin, neredeyse hiç yerli bir ürünle karşılaşmazsınız. Güvenlik kamerası sektörü her yıl devasa büyüyor. Kameralarını, kayıt cihazlarını, yangın alarm butonlarını, duman sensörlerini, panellerini geçtik kablosunu bile ithal ediyoruz. Tekstil süper diyoruz, yerli dikiş makinen var mı? Nakış makinen var mı? Etiket makinen, fermuar makinen, düğme dikme makinen? Kahve düşkünü ülkeyi yabancı kahveciler sarmış durumda. En büyük rakı markasını bir gecede sırtlayıp götürmüşler. Tütünü üretsen bile sigara markan kalmamış. Sırada bira markası ve diğerleri…
İyi olduğu iddia edilenleri irdeleyelim; tarım-hayvancılık örneğin; seraları anahtar teslim Hollanda’ya kurduruyoruz, tohumda tamamen yurt dışına esiriz, yumurta tavuğumuz ithal, et tavuğunu yumurtlayan asıl tavuk da ithal, pazarda köy domatesini bulabilene aşk olsun, elmamız, portakalımız, limonumuz ithal tohumla, ithal gübrelerle, ithal sulama makineleri ile, ithal ısıtma cihazları ile yetişiyor, ithal ilaçlama makineleri ile ilaçlanıyor. İthal hormonlar öyle kullanılıyor ki, yeni nesil erkenden ergenliğe girmeye başladı daha bilimsel bir tek toplantı, makale, tartışma duyulmadı.
Her 1 dolarlık ihracatın 82 senti (%82si) zaten baştan ithal edilen malzemelere bağlı. Şirketlerimizin hisse yapısı ağırlıklı olarak yabancılarda. Başarılı şirketlerin tamamına yakınını ya yabancılar sahiplendi, ya yönetiyorlar, ya yönetimin ağırlığı yabancılarda, ya da yabancıya öykünen çalışanlarda..
Yani, yabancıyı çeksen neredeyse cumhuriyetin ilan edildiği yıllara geri döneceğiz.
Ama asıl acı olanı, politikasızlık, ilkesizlik...Hedefi olmama.
Avrupa Birliği? Bitti, almıyorlar.
ABD ile stratejik ortaklık? Gören varsa beri gelsin. Çünkü başına çuval geçti.
Türk Cumhuriyetlerinin abisi? Abiyi dövdüler.
Bölgesel güç?
Irak’ta neler oluyor bilen var mı, Suriye ile ilişkimizi hesap eden var mı? Libya? Mısır ile ilişki var mı? İsrail ile ne seviyedeyiz?
İslam ülkeleri arasındaki yer?
Arabistan, İran, Mısır, Malezya, Pakistan gibi büyüklerle doğru dürüst ilişkin yok? İran’la çat pat bir şeyler konuşuyorsun ama ne İran sana kolunu kaptırır ne de sen biraz fazla yaklaşsan ABD fırsat verir. Bunu hepimiz biliyoruz, saklamayalım.
Peki yerli sanayisi olmayan, argesi olmayan, ekonomisi dışa bağlı, siyaseti ilkesiz bir ülke için ne denir?
Daha durun;
Güneydoğu’da Kürdistan Özerk Yönetimi geliyor, biliyoruz değil mi, itiraz eden var mı?
Ermenistan ile ilişkilerde, önce soykırım, ardından toprak taleplerinin geleceğini de sanırım biliyoruz. Bilmiyorsak daha da hastayız demektir.
Kıbrıs’da Kuzey Kıbrıs’ın özerkliğinin sonlandırılacağı bir anayasa? Merak etmeyin allayıp pullayıp verecekler. Bu kadar duyarsız bir dönem yakalamışken, Kıbrısı vermenin neyi vermek anlamına geldiğini artık unutmuş olan kör topluma iki makale, bir tartışma programı bile yetecektir, başka reklama ne gerek var..
Sizce Hasta Adam tabirine bu kadar uyan bir dönemimiz olmuş muydu?
Bu yazılanlara inanmayabilirsiniz.
Ekonomik refah sizi mutlu ediyor olabilir.
Ama bu yukarıdakiler olacak.
Bunlar olacak ama!
Şu düşünülüyor, henüz onun adı konamadı;
Bu kadar değersizleştirilen, ilkesizleştirilen, ekonomisi kontrol altına alınmış olan ülkenin; tüm bunlar yapılırken ulusal tabanına da bir şey söylensin, söylensin ki sesi çıkmasın. Zaten çıkmıyor ya, ama işler karşısına geldiğinde gene çıkmasın, Gezi olayları gibi yürümesin, ışıkları yakıp söndürmesin, tencere bile çalmasın. Ama ne söylensin?
Ara sıra Osmanlı sözleri geçiyor, duyuyorsunuz.
Ama bu taban bu laftan tiksinir, tam tersine reaksiyon gösterebilir.
Bana öyle geliyor ki yıllardır söyledikleri bu sözü, Sinan Çetin gibi birine tekrar söyleterek iticiliğini daha da artırdılar.
Öyleyse korkalım, asıl ve yutacağımız tabir yakında geliyor!
Önce it, sonra çek misali. İyi polis-kötü polis gibi.
Yeni Türkiye’ye ne densin? Bir zamanlar cihan devleti olan Osmanlı mı densin?
Yoksa sadece Yeni Türkiye mi densin?
Yeni Liraya kolayca alışan Türkler, kim bilir belki Yeni Türkiye lafına da alışır. Zaten Cumhurbaşkanı da yıllardır bunu söylemiyor mu? “Artık eski Türkiye yok, yeni Türkiye var” demiyor mu?
Atatürk’e biraz makyaj yapalım, Ermeni ve Kürt konularında düşüncelerine biraz yönlendirme verelim, Kurtuluş Savaşını Kürtlerle yaptık, Ermeni soykırımını Osmanlı yaptı filan deriz, Atatürk’ü aklarız.
Zaten Venizelos ile dost olduğunu hepimiz biliyoruz, Misak’ı Milli için Musul ve Kerkük konusunda da düşünceleri vardı!
Hooop!
Birleştirip makyajladık mı, Atatürk’e de uyan bir yeni Türkiye yapılabilir mi?
Cumhurbaşkanı da bir iki Atatürk sözü söylerse!
Hah, tamam işte halkın bütününü kucaklayan Cumhurbaşkanı imajı da tamamlanmış olur!
Sonra?
Sonra Ballı Börek,
Yeni Türkiye!
Altı sıfır atılmış, sağlam Türk Parası gibi...
Valla bana sanki sımsıkı tutar gibi geliyor…
Peki, sizin fikriniz nedir?
Duşakabinoğulları pek tutmadı, hatırlatayım…