17 AĞUSTOS 03:02…45 SANİYE…
Türkiye, 18 sene önce 17 Ağustos sabaha karşı saat 03:02’de, depremin karanlık ve yıkıcı yüzüyle çok acı bir bilanço ile tanıştı. Kocaeli-Gölcük merkezli 45 saniye süren 7.4 büyüklüğündeki deprem on binlerce can kaybına neden olmuştu.
17 Agustos 2017 11:37:00
Deprem bir doğa olayıydı ve olabileceği biliniyordu. Üstelik riskli ve aktif deprem kuşağı içerisinde yer alan Türkiye nüfusunun büyük bölümü birinci ve ikinci derece deprem bölgelerinde yaşıyor. Maalesef ki ülkenin büyük bölümü bu durumu 1999 depreminin ardından öğreniyor, o zaman depreme karşı önlemler akıllara geliyordu.
Başbakanlık Deprem Dairesi Başkanlığı ve Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Deprem Araştırma Enstitüsü istatistiklerine göre, Türkiye’de ortalama her 2 -3 yılda bir yıkıcı, her 6-7 yılda bir de çok yıkıcı depremler yaşanıyor. 1999 yılından önce Anadolu’nun çeşitli yerlerinde yaşanan depremler kısa sürede unutuluyordu. Ancak, ülkemiz deprem gerçeğini 17 Ağustos 1999 Büyük Marmara Depremi ile öğrendi. Türkiye’nin kalbi olarak nitelendirilen bölgede, İstanbul’un burnunun dibinde çok şiddetli olan Kocaeli- Gölcük Körfezi merkezli salınım çok geniş bir alanda etkili olmuştu.
Erzincan kentini haritadan silen 26 Aralık 1939 tarihinde yaşanan 7.9 büyüklüğündeki afetin ardından Cumhuriyet tarihinde ülkemizin yaşadığı ikinci en büyük afet olarak kabul edilen Kocaeli depremi, önceleri 7.4 olarak açıklanan düzeltilmiş büyüklüğüne göre 7.6 ölçeğinde meydana gelmişti. Erzincan depreminde resmi kayıtlara göre, 33 bin civarında yurttaşımız yaşamını yitirmişti. Depremin kışın olmasından dolayı donarak ölenlerinde olduğu kayıtlarda rapor edilmektedir.
45 SANİYE YETTİ
Kocaeli, Sakarya, Yalova, İstanbul, Düzce, Bursa, Bolu ve Bilecik’te büyük can kaybı ve yıkıma yol açan depremde resmi kayıtlar bazında, 17 bin 480 kişi yaşamını yitirmişti. Ancak, depremin ardından ortaya çıkan kayıplarda bu rakama eklenince bilanço daha da ağırlaşarak can kaybı resmi olmayan verilere göre, 25 binin üzerine çıkıyor. Ayrıca, on binlerce kişi de yaralandı. Bu yaralılar arasında çok sayıda sakat kalanlar olduğu da biliniyor. Deprem ayrıca, körfezdeki Değirmendere, Gölcük şehirlerinde 2 metre 80 santime ulaşan tsunamiyi (süpürtü) de tetikleyerek kıyı kesimleri sular altına bırakmıştı. Sahil kesimlerde dolgu alanların binalarla birlikte denize battığı da depremin dehşet verici görüntülerinden biri olarak hafızalara kazındı. Gölcük’te depremin ardından başlayan ve günlerce devam eden Tüpraş rafine yangını da korkuyu katlayarak, ikinci büyük tehlikeye neden olmuştu. Altyapısı çöken kentlerde enkazın altından kokular yükselince salgın hastalık riski gündeme gelmişti. Bir çok ülke Türkiye’ye yardım ekiplerinin yanı sıra malzeme ve para yardımında da bulunmuştu. O zamanlar ülkemizin tek arama kurtarma ekibi olan AKUT’ta çok sayıda kişiyi enkazdan kurtarmıştı. Deprem ardından satırlara sığamayacak kadar dramatik hikayelerde bıraktı. Bazı aileler tamamen yok oldu. Kayıplar bulunamadı. Salgın hastalık riskinden dolayı iş makineleri tarafından açılan toplu mezarlara kayıt altına alınamayanlarda dahil binlerce kişi defnedildi.
DEPREME DAYANAMAYAN YAPILAR
Bu boyuttaki depreme dayanıklı olarak inşa edilmeyen yapılar yerle bir olmuştu. Aylarca süren hasar tespit çalışmalarında resmi rakamlara göre, 35 bin 180 konut, 5 bin 770 iş yeri yıkıldı ya da çok ağır hasar gördü. 40 bin 757 konut, 6 bin 57 iş yeri orta, 45 bin 86 konut ve 6 bin 128 iş yeri de hafif hasarlı olarak kayıtlara geçti.
BÖLGEMİZİ DE DURUM
Depremden Marmara Bölgesi kadar olmasa da Zonguldak ve ilçeleri de etkilendi. Karadeniz Ereğli’de şehir merkezi ve köylerde aralarında kamu binalarının da bulunduğu yapılar hasar gördü. Alaplı’nın bazı kırsal kesiminde yıkımlar oluştu. Karadeniz Ereğli Kaymakamlığı binasında oluşan ağır hasar nedeniyle yıllarca kullanılamadı. Binayı güçlendirme ve eski haline getirme çalışmaları birkaç yılı buldu. Zonguldak ve ilçelerinde toplan 9 can kaybı yaşanırken, onlarca kişi de yaralandı. Devam eden artçı şoklar sebebiyle çok sayıda kentte olduğu gibi bölgemizde de endişeli olan halk bir hafta geceyi sahillerde, parklarda, sokaklarda ve araçlarında geçirdi.
DEPREM BİLİNCİ
17 Ağustos 1999 depremi bir milat oldu. Depremin ardından bilim ve devlet devreye girdi. Deprem yönetmeliğine uygun yasalar çıkartıldı ve yıllar içerisinde yerli-yabancı bilimcilerin çalışmaları ile Marmara Bölgesi başta olmak üzere Türkiye genelinde araştırmalar yapıldı. Türkiye fay haritası güncellendi. Deprem öncesi, anı ve sonrası konusunda halk bilinçlendirme çalışmaları başladı. Afet yönetimi konusunda faaliyetler gerçekleştirildi. Ancak günümüzde maalesef depreme hazır olamayan kişi ve dayanıksız yapıların sayısı da ciddi boyutlarda!
Depremler geçmişte olduğu gibi gelecekte de olmaya devam edecek. Peki bir sonraki nereyi vuracak? En önemlisi buna ne kadar hazırız?
Yazımızı sonlandırırken, deprem afetinde yaşamını yitiren vatandaşlarımıza bir kez daha Allah’tan rahmet dilerken, her yıl acıları tazelenen ailelerine, yakınlarına ve dostlarına da sabırlar diliyoruz.
Haber: Timuçin ÖZAT
Haber : Derleme haber: Timuçin ÖZAT