Atilla Kart CHP Konya Milletvekili'nin Basın Açıklaması
DİYANET İŞLERİ BAŞKANI; HÜKÜMETİN AJANI MIDIR?
HÜKÜMETİN MEMURU MUDUR?
23 Kasim 2014 19:58:00
Ermenek’teki maden faciasında-iş cinayetinde hayatını kaybeden 8
yurttaşımızın cenaze namazını kıldıran Diyanet İşleri Başkanı, namazdan sonra yaptığı konuşmada;
“Emek, emeğe saygı, emeğin sömürülmemesi, iş adamlarının sorumluluğu” gibi kavramlar üzerinden değerlendirme ve eleştirilerini yapmış; konuşmasının diğer bölümlerinde ise; “ ölen işçilerin hükmen şehit olduğunu, ölümün Mevlana’nın ölümünde olduğu gibi ‘sevgiliye kavuşma’ anlamında olduğunu” ifade ederek; Kendince, ölen insanlarımızın- canlarımızın acılarına ortak olmuştur.
Diyanet İşleri Başkanı ve Ulaştırma Bakanı’nın namaza gecikmesi sebebiyle, ezan vaktinin geçtiğini ve bu arada Cemaatin bekletildiğini yeri gelmişken ifade ediyoruz.
Diyanet İşleri Başkanı, çoğu kritik olayda olduğu gibi, Ermenek faciasında da “yöneticilerin, hükmedenlerin, Hükümeti” sorumluluğuna temas etmekten ustalıkla kaçınmıştır. Hükümetin Ajanı olduğunu, Hükümetin Memuru olduğunu bir kez daha göstermiştir. Başkan, “Suret-i Haktan” bir konuşma yapmış, Hükümetin sorumluluğunu “Görmezden” gelmiştir.
Diyanet İşleri Başkanına, bu vesileyle görev ve sorumluluklarını bir kez daha hatırlatma gereğini duyuyoruz;
(I) Bilindiği gibi, “Şehit”; kutsal bir ülkü veya inanç uğrunda ölen kimsedir. Ya da din yolunda canını veren kişidir. Karaman - Ermenek’te ölen insanlarımız, din uğruna ya da kutsal bir ülkü uğruna ölmemişlerdir. Açık olan bulgulara göre; emekleriyle, alın terleriyle, yerin yüzlerce metre altında çalışırken; işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerinin “olası kastla ihmal edilmesi” sonucunda hayatlarını kaybetmişlerdir. Bir başka ifadeyle; Yönetenlerin-Hükmedenlerin doğrudan sorumlu olduğu bir facia sonucunda hayatlarını kaybetmişlerdir.
Mevlana’nın Hakkın rahmetine kavuşmasıyla, yani Şeb-i Arus ile, Ermenek’te ölen insanlarımız arasında benzerlik ya da illiyet kurma gayretine girmek, gayretkeşlikten öte bir anlam taşımamaktadır. Başkan, şehitlik nitelendirmesiyle, gerçeklerin üstünü örtmek gayreti içine girmiştir.
Mevlana’nın ilahi aşkını dile getirerek, Hükümetlerin sorumlu olduğu iş cinayetlerinin üstünü örtme gayreti içine girmek, öncelikle Diyanet İşleri Başkanlığı Makamının saygınlığıyla bağdaşmaz. Diyanet İşleri Başkanı “ucuz siyaset ve demagoji” yapmıştır. Makamını, nüfuzunu kötüye kullanmıştır.
(II) İş adamlarına haykıran, işverenlerin sorumluluğunu ve veballerini dile getiren Başkan; her nedense, o işverenlerin emek hırsızlığı yapmalarını engellemekle, işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerini denetlemekle yükümlü olan Hükümetin, vebal ve sorumluluğunu hatırına getirmemiştir. Ruhsat aşamasından itibaren, Hükümet nezdinde mevcut olan nüfuz suiistimallerini ve bu suiistimallerin yol açtığı hayati sonuçlara temas etmekten özenle kaçınmıştır.
Yönetenlerin vicdani ve yasal sorumluluklarını dile getirmenin, siyaset yapmak anlamına gelmeyeceğini; bu sorumlulukları dile getirmenin, her insan için ve hele hele bir Diyanet İşleri Başkanı için öncelikli ve insani bir görev olduğunu yine yeri gelmişken ifade ediyoruz.
Unutulmaması gereken gerçek şudur; “Güçlüden-Muktedirden” yana olanlar, Hükümetlerin yol açtığı iş cinayetlerini “Görmezden” gelenler; Hükümetin vicdani ve yasal sorumluluğuna da ortak olmuşlardır. Diyanet İşleri Başkanlığı nüfuzunu bu şekilde istismar edenlerin sorumluluğunu, Halkımız ve kamuoyu ibretle izlemektedir.
(III) Diyanet İşleri Başkanlığı Makamı; herhangi bir Bürokratik Makam değildir.
Anayasa’daki ifadesiyle; “bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak” görev yapılacak bir Makamdır.
Bu Makamda görev yapan Kişi, Türkiye Cumhuriyetinin tüm yurttaşlarının inançlarına ayırımcılık yapmadan sahip çıkmak durumundadır.
Diyanet İşleri Başkanı, Hükümetin temsilcisi değildir. Bu Makam; “Güçlüden-Muktedirden” yana olmadan, demagojiye tenezzül etmeden mağdurun hukukuna sahip çıkma Makamıdır.
Diyanet İşleri Başkanlığı Makamı; insanlarımızın “mütevekkil olma ve masumiyet” duygularını kibir içinde istismar eden yönetim anlayışlarına-Muktedirlere karşı, sessiz kalınacak bir Makam değildir. Bu Makam; “önce ekmeklerimizi ve emeklerimizi çaldılar, sonra canlarımızı aldılar” diyen Emiş Bahaların, Ayşe-Recep Gökçelerin hukuklarını; Yönetenler-Hükmedenler dahil olmak üzere; herkese karşı haykırma ve sahip çıkma Makamıdır.
Bu Makam; bürokratik hesapların ve kaygıların içinde olma Makamı değildir.
Kamuoyunun takdir ve değerlendirmesine saygıyla sunulur.
Atilla Kart
CHP Konya Milletvekili
Haber : damar67
ETİKETLER : Yazdır
» Henüz BUGÜN Haber Görünmüyor