Bu günkü Ereğli 20 Yıl sonra nasıl olur dersiniz?
16 Mart 2015 20:46:00
10 yıl sonra Kdz. Ereğli nasıl bir yer olur bunu geçelim ama size 20 yıl sonra nasıl olacağını bugünün tahminlerine bakarak yazmaya çalışacağım. Bugün 20 yıl sonraki Kdz. Ereğli ye nasıl bir pencereden bakacağımıza, baktığımızda neler göreceğimize bu gün bir şeyleri değiştirerek başlamamız gerek, bunu içtenlikle söylüyorum.
Evet, gerçekten de artık bir şeylerin değişmesi gerek! Ses çıkarmamız gerek bunun vakti gelmiştir. Bu gün susanlar susmanın bedelini 20 yıl sonrası gelenler öder. Susanlar elbette biliyor ki susmanın bedelini ‘’Gelecekleri’’ öder.
Bir heykeltıraş düşünün. Belki her şeyi var elinde ve sevginin, aşkın, insanlığın, edebiyatın heykelini dikecek şehrin en güzel yerine, tam göbeğine. Maddiyat sorunu yok, kendini hazır hissediyor.
Kafasında hiçbir düşünce yok, yapacağı heykelinden başka!
Beyzadeler ne der, bakan ne der, vekil ne der, belediye başkanı ne der, halk ne der umurunda değil. Bu heykel giyinik mi? çıplak mı? Kim ne der? Diye en ufak bir endişesi yok. Bugün böyle bir heykeltıraş bulmak mümkün mü sizce? Ama güzel ülkemde 20 yıl sonra neden olmasın ki!
Bir şair düşünün. Tenezzül edip dinlemediğiniz o şair son şiirini size yazmıştır belki? Güzel mi diye yorum bile yapamazsınız neden mi? dinlemediniz çünkü. Belki dinleseydiniz kendinizden bir hissiyat bulacaktınız. Belki hislerinize ne güzel tercüman olduğunu görecektiniz ama dinlemediniz.
Okumak istedi kaç kez karşınıza geçip ama siz kulak tıkadınız. Üstelik o sadece size değil, simitçi için bile yazmıştı. Belediye başkanı için de yazmıştı. Belediye başkanı onlunca, nasıl bir belediye başkanı görmek istediğini şiirle ona da anlatmıştı.
Bu gün sesini duyuramamıştı garibim. Ama işte 20 yıl sonra hayatta olursa şayet alacak karşısına belediye başkanını, okuyacak şiirini gür sesiyle. Ne kendi ne de hanımı dinlememişti gerçi bugün peki ya! 20 yıl sonra dinlerler mi? Benim ki de umut işte, 20 yıl sonrasına.
Ya daha çok gerileyeceğiz, ya daha çok ilerleyeceğiz. Biz vatandaşlar ya daha çok dibe vuracağız, ya biraz rahat nefes alıp rahatlayacağız. Kim bilir belki kaybettiğimiz yurttaşlık haklarımızı da geri alabileceğiz.
Esnafı düşünüyorum 20 yıl sonra, satıcı memnun, alıcı memnun müşteri memnuniyeti had safhada. Zabıta falan yok, müşteriyle arasında hiçbir rabıta yok. Yine kuru fasulye yiyor öğlen yemeğinde. Belki yavan ekmeğini de yine bana bana yiyor ama mutlu bir şekilde, mutlu bu şehirde.
Neden olmasın ki olur mu olur…
Ve düşünebiliyormusunuz? Bu gün insanları çıldırtan o yoğun trafik de yok 20 yıl sonra. İnsanlar bugün yaya yolunda, kaldırımda yürümekten bile mahrum. 20 yıl sonra ise havada uçuyoruz belki de, uçak biletimizi nasıl alacağımızı dahi düşünmeden. Kdz.Ereğli’den ben bugün köyüme tam 50 dakikada gidiyorum. Ne yani şimdi 20 yıl sonra ışınlanacakmıyız dediğinizi duyar gibiyim, ışınlanacak halimiz olmayabilir belki ama farz edin 20 yıl sonra 50 dakikalık yol mesafesi 20 dakikaya inmiş olur belki de.
Ben en çok paranın hiç değeri olmamasını isterim. Altın’ın, gümüş’ün, dolar’ın. Bu gün çok yerde insanlık parayla ölçülüyor ama yani insanlık da parayla olmuyor ki! İnsanlık 20 yıl sonra parayla ölçülmesin, daha da bedava olsun. Aç, açık olmasın insanlar.
Bir Belediye başkanı düşünün 20 yıl sonra. Kapısını çalıp yanına gelmek için günlerce kapıda sıra bekleyenler kapısına kendi gitmiş. Taşeron işçisi yok, çalışanlar arasında eşitsizlik yok, kimsenin hakkı yenilmiyor. Amiri, memuru, işçisi, aynı kaptan aynı paraya yemek yiyor. Olur mu? olur.
Taşeron işçinin sendikası da yok gerçi ama olsun canım. 20 yıl sonrasından umutluyum yine de.
Ve gazeteciler, gazetelerin her sayfasını çok güzel haberlerle süslemişler. Olur mu? olur. Cinayet yok, savaş yok! Siyaset bile bitmiş. İnsanlar ölmüyor, öldürülmüyor, öldürmüyor, açlık yok, sefalet yok, insanlar arasın da zengin fakir uçurumu yok. Olur mu? Olur. Neden olmasın.
Beni birisi çimdiklesin şimdi. Hey! Sen neler zırvalıyorsun diye. Bu yazdıklarımla sizi belki biraz güldürüyor olabilirim ama ben aslında gerçekleri yazamadım. Bu yazdıklarım sadece hayal.
Neyse bundan sonraki yazım inşallah hayal, meyal olmayacak. Daha çok düşündürecektir belki sizi, belki de okuyunca bu seferki gibi gülmez belki de okuyunca ağlarsınız kim bilir!
Türkiye'de yazan çok ama gerçekleri yazansa çok az. Ülkemize sahip çıkmak istiyorsak, doğruları yazanlarımıza ve yazılanlara sahip çıkmalıyız.