ERKEN SEÇİM KOKUSU GELİYOR
03 Mart 2021 09:19:44
KEPÇE
Siyasi partilerin hararetli tartışmaları ve meydanlarda adeta seçime az bir zaman var edası ile çalışma trafiği yaşaması seçim erkene mi alınıyor? Sorusunu ortaya koyuyor.Dolayısı ile iktidardan yok öyle bir şey denilse de ortaya konan tablo erken seçim tablosunu ortaya koyuyor. Çünkü Türkiye de siyasi tablo açık ve net görülüyor. Gerek iktidar partisi gerek ise muhalefet partileri hummalı çalışma içinde olmaları konunun ehemmiyetini ortaya çıkarmaktadır.Türkiye gerçeğine baktığımızda Türk-Amerikan ilişkilerindeki belirsizlikler diğer sorunlar 2021’i siyaset açısından gerilimi daha yüksek bir yıl yapmaya aday olduğu görülüyor.2021 yılında bir taraftan hükümetin dış politikasının, diğer taraftan da ekonominin daha fazla konuşulacağa benziyor. Çünkü 2020’de insanların tasarrufları ve borçlanma kapasiteleri tükendi, 2021’de insanlar artık ne yeni borç alabilecek ne de harcayabilecekleri tasarrufları olacak. Dolayısıyla 2021 ekonomik açıdan bir sürü insan için daha zor geçecek. Bu ikisinin yaratacağı türbülansla Cumhur İttifakı’nın geleceğini daha fazla konuşmaya başlayacağız. Ona bağlı olarak özellikle 2021’in ikinci yarısında erken seçimi daha fazla konuşmaya başlayacağız. Siyasetin yeniden yapılanma süreçleri başlayabilir.
2021 yılında erken seçim beklenebilir. “2021 yılında Türkiye erken seçimi konuşacak. Muhalefet yani Millet İttifakı’nın bileşenleri genel itibariyle Türkiye’nin iyi yönetilmediği iddiasıyla erken seçimi çok yüksek sesle dile getirecekler. Cumhur İttifakı’nda da güven tazeleme adına bir erken seçim ihtimalinin konuşulması muhtemel görünüyor. Öte yandan Cumhur ya da Millet İttifakı’nda şurada ya da burada bir çatlak oluşursa üçüncü bir ittifak meselesinin de konuşulduğu bir dönem gündeme gelebilir. Ufukta bir seçim görünürse daha çok cumhurbaşkanı adayı odaklı değerlendirmeleri çok yoğun yapılacaktır.2021 yılında Türkiye siyasetinde pandemi’nin belirleyici olacağının altını çizmek lazım.Millet İttifakı’nın partilerinin zorlukları ortaya çıktı. Türkiye siyaseti, özellikle 2010’dan sonra belki de hiç olmadığı kadar “sert, bir o kadar agresif, hırçın, türbülanslı ve kesinlikle toksik bir iklime” girdi.
Ülkedeki tansiyonun 2010’dan bu yana yüksek olduğu, hayal kırıklığı, gerilim, korku ve kaygının yaşandığını düşünürsek, Özellikle son dönemde iktidarın gücünü daha da pekiştirip yaygınlaştırmasının, kendisi ile toplum gerçekliği arasında bir boşluğun doğmasına yol açtığını gözlemliyoruz. İktidar, bu süreç içinde otoritesini sağlamlaştırmaya çalışırken, genelde toplumun özelde ise seçmen kitlesinin dinamik, aktif, değişken yapısını dikkate almayı ihmal etti. Çünkü 2010 sonrasındaki seçmen profili yeni dünya düzeniyle birlikte kayda değer bir değişime uğradı .Türkiye siyasetinin güncel olmadığını, değişim yaratamadığını, klasikleşerek mevcut sorunlara çözümler üretemediği bir gerçektir. Seçmen artık siyasetin gerçek sorunlara sahte yanıtlar vermesini istemiyor.Ne iktidar ne de muhalefet ideolojiyi değil, değerleri rehber alan seçmenleri kazanmak için alternatif bir şey söylemiyor. Bu anlamda iktidarın da muhalefetin de önünde bir yol ayrımı var. Seçimlere giden yolda eski usul siyasete devam mı edilecek yoksa değişen seçmen profili ve tercihleri gözetilip mevcut siyaset dönüştürülerek bir başka siyaset biçimi mi oluşturulacak? çıkarmış oldu. Siyasi partiler de yeni söylemler yeni politikalar geliştirerek seçmene hitap etmek zorunda, yoksa kendilerini ciddi bir hüsran bekleyebilir. Yaşananların erken seçim kokusunun işaretini verdiğinin altın çizmekte yarar var. Bu böyle biline…