DEPREM… BİR’de BÖYLE OKUYUN……
19 Agustos 2017 13:48:00
Suçu doğaya atmak kolay.
Kumdan kale gibi dağılan, aslında bir mezar olduğu o gün anlaşılan evler... Bu, alçak oldukları su götürmez deniz kumu müteahhitlerinin ve diğer yetkililerin işi de değildi. Onlar olsa olsa tetikçiydiler.
Tetikçiler katmanını kazıdığınızda onlarca yıldır iş başına gelip sonra biri diğerini kovan hükümetlerin topluca bir imar affı koalisyonu oluşturduğu gerçeği çıkıyordu karşınıza. Lakin suç onlarlada bitmiyordu.
İnsanların beton mezarlara tıkıştırılmasının ardından aynı insanların kentlere yığılması sırıtıyordu. Ucuz emek gücüydüler. Onları çalıştıranlar, onları iskân edenler, ya bu gerçeği hiç düşünmeme suçunu işlemişlerdi, ya da daha kötüsü mezar binaları yaparken de bile isteye kârlarını arttırmışlardı.
Ama biri yapmasa diğeri yapacaktı.
Sağlam, insana yaraşır bina yapacağım diye tutturan daha az kazanacaktı, orada da kalmayacak başkaları tarafından silinecekti piyasadan..Bu sermayenin kanunudur.
Bu gerçekler 1999 depreminden önce de biliniyor ve söyleniyordu.
Ama sermaye düzeninin iki güvencesi vardı.
Bir tanesi;
Acının bu kadar ağırı insanı mücadeleye değil kurtarıcı aramaya, suçu doğaya yıkmaya, felaketin doğaüstü bir varlık tarafından yollandığı inancına iter. Din bir afyondur denir ya, afyon acıyı dindirir bir süreliğine…
İkincisi ise;
Depremle yaşamaya alışmalıyız diye ahkam kesen bilim (!) adamları iş başındaydı. Kentleri bizler ve bizim gibi düşünen insanlar yeniden planlayıp, bilimin ve insanca yaşam ilkelerinin ışığında yeniden inşa etmeyeceksek, herhalde halktan beklenen ölümü kanıksaması oluyordu!
17 Ağustos 1999’dan sonra haber bültenleri ölü, yaralı ve kayıp sayılarını ilan etti günlerce.
Toplu mezarlara yığıldığı söylenen kayıp insanlarımız nasıl sayılacaktı ki?
Ama daha tuhafı, bir süre sonra kayıplar azaldıkça yükselen ölü sayısı, bir noktadan itibaren kayıplar azalmaya devam ederken düşüşe geçti.
Ölenler dirilmeyeceğine göre ortada bir saçmalık vardı.
Türkiye buna tanıklık edemedi. Acıdan göz gözü görmüyor, kulaklar okunan bültenlerdeki sayıları sayıları beyne iletemiyordu…Çünkü yurttaşların acısı büyüktü..
Toparlamak gerekirse…..
Deprem bunları ve benzerlerini süpüren bir dalganın ilk kabarışıdır.
Ölü bedenlerden yükselen koku ülkeyi sararken 7.4 yetmedi mi pankartı yaklaşan asıl felaketi haber veriyordu…
Yaklaşan ahlaksızlığı, üstümüze çökecek olan insanın insandan nefretini, karanlığı…
Biz bununda farkına varamadık o günlerde..
Sevgilerimle…