SUSKUNLUĞUNU BOZDU
Gazeteci-Yazar Altan Akçakese'nin, Karadeniz Ereğli Belediyesi'ndeki son görev yılında yaşadıkları bazı olayları kaleme aldığı köşe yazısı gündem yarattı.
25 Haziran 2015 13:56:00
Gazetemizin 25 Haziran tarihli sayısında kaleme aldığı Benim Borcum 3 bin Lira, Senin Hesabın ise Ahirete Kaldı başlığıyla yayınladığı yazısında, Karadeniz Ereğli Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü bünyesinde sürdürdüğü görevi içinde kendisine yasal olmayan birçok işin yaptırıldığını belirten Akçakese, bugüne kadar herhangi bir yasal işlem müracaatında bulunmadığı ilgili birim aleyhinde çarpıcı eleştiriler yöneltti. Akçakese, 2014 Yerel İdareler Seçimleri öncesinde Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü bünyesinde görev yapan birçok personelin bir siyasi parti lehine çalıştırıldığını ve bunun için de personelin izinli gösterildiğini iddia eden Akçakese, bu izin sürecini de tüm yalınlığıyla anlattı.
İşte Akçakese'nin gündem yaratan o yazısı:
Gazetemezin bu haftaki manşetinde, elimizden geldiği ölçüde Karadeniz Ereğli Belediyesi bünyesinde yaşanan ya da yaşatılan sıkıntılara işaret edildi.
Haberde belirtilen noktalara bu yazıda değinmeyi düşünmüyorum. Ancak; "Ben bugünlere geleceğimizi aylar öncesinden söylemiştim.", gibi bir kahramanlık peşinde de koşmayacağım.
Ama içimde kalmasın; sizlerle bir konuyu paylaşayım.
Bilenler bilir; Eski Belediye Başkanı Halil Posbıyık'ın son yerel seçimi kaybetmesinin ardından gerçekleşen yönetim değişikliğinin ilk kurbanı ben olmuştum. Neticede beş yıla yakın bir zaman, elimden geldiği ölçüde hizmet ettiğim Karadeniz Ereğli Belediyesi'nden, Belediye Başkanı Hüseyin Uysal'ın makamında olmadığı 12 Mayıs 2014 tarihinde, Başkan Yardımcısı İbrahim Cöbek ve bağlı bulunduğum Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü'nün Müdür Vekili (aslında gönül başkatibi demek istiyor ama...) Baki Kara'nın imzalarıyla atıldım. O günden bu yana da, her yeni belediye başkanının, en azından görevinin ilk yıllarında, kendi ekibi ile beraber çalışmak istemesinin doğal olduğunu, Sayın Uysal'a zerrece bir kırgınlığımın olmadığını, sadece işten atılış biçiminin yanlış olduğunu ve bu sebeple de işten çıkarılmamda baş rolde olduğu söylenen Ercan Candan, onun eski yaveri İbrahim Cöbek ve Baki Efendi ile ebedi alemde mutlaka hesaplaşacağımızı ifade ettim. Bu düşüncemin neticesinde de işten çıkarılan diğer arkadaşlarım gibi ne tazminat ne de fazla mesai konularında belediye aleyhine tek bir dava açtım. Haydan para kazanmadım; kurumdan gelecek o paraya da tamah etmedim. Ancak önceki dönemde bizlere verilen bir tablet bilgisayar yüzünden beni mahkemeye veren Baki Kara o davayı kazandı ve beni 3 bin lira ödemeye mahkum etti. Parasını da alacak benden. Gıdım gıdım.
Şimdi ben birkaç aydır susuyordum ya; bitti o suskunluk.
Yaralı aslan falan sanmayın sakın bu yazıyı yazan insanı. Saldırganlık yok. Öyle bir niyetim de yok. Ama O Baki Kara'ya bugünlük soracağım sorular var sadece:
Ey Hazreti Müdür Vekili!
Senin müdür vekilliğin döneminde;
1-Yerli Gaste'yi ayakta tutan iki kişiden biriydim. Benim dinimi imanımı ağlattınız o dergi için. Bak bugün onca insan çalıştırıyorsun ama bir dergi yaprağı ortaya koymaktan acizsin. Onca emeğim gözünüze dizinize dursun.
2-Eflatun-Beyaz Dergisi... Kıskançlık yaptı birileri, siz de yayından kaldırdınız. Ama o dergiye haber yapılacak diye beni yollamadığınız yer kalmadı. Her iki dergi için de beni kanunsuz biçimde çalıştırdınız. Fazla mesai ne; ben 9 ay tatil yapmadığımı biliyorum. Belediye Başkanı'nın basın danışmanını spor muhabiri yaptınız. Gözünüze dizinize dursun.
3-2013 döneminde birçok birim elemanının maaşlarına zam yaparken benim maaşımı yükseltmeyi unuttuğunu yüzüme söyeleyebilecek kadar başarısız biri olduğunu ispatladın. Aldığın emre rağmen benim maaş zammımı unutmandan dolayı iki çocuğumla on iki ay boyunca eksik maaşa talim ettim. Bak ben bunu da unutmadım.
Dur dur!
4-30 Mart seçimleri öncesinde beni Aralık 2013'ten bu yana belediye dışında bir yerde görevlendirdiniz. Hem de senin ısrarınla.
Onu da yazayım: Kent Konseyi'nde. Hem de zorla. Kolumdan çeke çeke. Bak o çalışmalardan bir fotoğraf koydum hemen solda. Orkun, Serkan, Volkan, Özgür, ben... Senin personelin. Sonra ne oldu, hatırlıyor musun! AK Partililer bizi şikayet ettiler savcılığa. Belediye personeli nasıl olur da bir siyasi parti için çalıştırılır, dediler. Emniyete ifadeye gittik apar topar. Pardon ya! Resmen gözaltına alınıyorduk. Sen ve diğer yöneticiler ne yaptınız? Dur, ben söyleyeyim. Apar topar bizler için, yani seçim uğruna zorla CHP için çalıştırdığınız personelin için eski zamanlı izin kağıtları hazırlattınız. Ne de olsa ben senin personelindim. Sonra da savcılık takipsizlik kararı verdi.
Bunu kim yaptı?
CHP için çalıştığımız dört ay boyunca almamız gereken paralar kimin cebinde kaldıysa ona da zehir zıkkım olsun.
Şimdi!
Hadi bu yazdıklarım için de beni mahkemeye ver. Bak bu sefer şahidim çok. Kum gibi. Acaba sen ve diğerleri bunu yapacak yüz bulabilecek misiniz! Mesela; “Bu dergilerin hazırlanması için ben personele ek ücret ödettim, diyebilecek misin? Kimseye fazla mesai yaptırtmadım, diyebilecek misin? Akçakese'yi zorla başka işler için çalıştırmadım ve adamı göz göre göre siyasete alet etmedim, diyebilecek misin?”
Ama sen dersin!
Senden korkulur!
Ama bu sefer ben seni mahkemeye vereceğim.
Bu daha başlangıç.
Dahası... Çok acaip iddialar var. Çok!
30 Mart'tan birkaç saat sonra ortadan kaybolduğu iddia edilen dosya ve klasörler mesela...
İspatlayacağım ve onları da yazacak sayfa bulacağım elbette.
Haber :
ETİKETLER : Yazdır
» Henüz BUGÜN Haber Görünmüyor