
HASTALARIN TAZMİNAT HAKKINDA MALPRAKTİS VE KOMPLİKASYON AYRIMI
13 Ocak 2025 14:55:57
Malpraktis kavramını Türkçe’de “ hatalı uygulama ” olarak tanımlayabiliriz. Özellikle mesleki faaliyetlerin yürütülmesinde gerçekleşen yanlışlıkları ifade eder. Tıbbi malpraktis ise genel anlamda, sağlık uygulamalarında teşhis ve tedavi sürecinde sağlık çalışanlarının kusurlarından kaynaklı zararların oluşması şeklinde açıklanabilir.
İster özel olsun ister devlet hastanesi olsun sağlık hizmeti alınan kurumlarda, tıbbi malpraktis sonucu hasta maddi-manevi zarara uğramış olabilir. Akla ilk, ameliyat esnasında hekimlerin kusurlu fiilleri gelse de tıbbi malpraktis bundan ibaret değildir. Hekimlerin diğer süreçlerdeki kusurlu eylemlerinin yanında diş hekimi, hemşire, ebe, sağlık memurları vs. sağlık çalışanlarının hatalı uygulamaları da tıbbi malpraktis kapsamındadır.
Tazminat davalarına en çok konu edilen tıbbi malpraktislere, yanlış teşhis ve tedavi, hatalı cerrahi müdahaleler, hatalı enjeksiyon, hastanın vücudunda yabancı madde unutulması olarak örnek verilebilir.
Peki, teşhis ve tedavi sürecinde meydana gelen her olumsuz durum tazminat konusu edilebilir mi? Elbette hayır. Cerrahi müdahaleler başta olmak üzere sağlık hizmetleri doğaları gereği kendi içerisinde zaten riskler barındırmaktadır. Haliyle burada sağlık çalışanlarının kusurlu eylemi ve müdahalenin doğal sonucu olarak ikili ayrım bakımından değerlendirme yapmak gerekir.
Hekimin hatası veya ihmali suretiyle meydana gelmeyen, gerekli bütün dikkat ve özenin gösterilmesi halinde de ortaya çıkabilecek risklere komplikasyon denir. Örneğin, mide ülseri tedavisinde, mide delinmesi veya barsak ameliyatı sonrası dikiş yerlerinden kaçak olması bir komplikasyondur. Dolayısıyla, komplikasyonun bulunduğu durumlarda tıbbi malpraktisten söz edilememektedir.
Bu değerlendirme ile birlikte hastanın müdahale öncesinde aydınlatılması da sağlık çalışanları bakımından tazminat davası ile muhatap olmamak için önemlidir. Hasta, teşhis ve tedavi sürecinde açık, anlaşılabilir düzeyde bilgilendirilmelidir. Müdahale sonucunda gerçekleşebilecek sonuçlar hasta tarafından algılanabilmelidir. Konunun önemi, Danıştay’ın 10. Dairesinin 2019/6849 Esas ve 2021/5490 Karar sayılı “enjeksiyon uygulamasından önce risklerin anlatılıp davacıdan yazılı onamın alınmamış olması durumunda, yukarıda aktarılan mevzuat hükümleri uyarınca davacının aydınlatılarak onay verme hakkı elinden alınmış olacağından, bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi nedeniyle uğranılan manevi zararın, manevi tazminatın, takdiren belirlenecek makul bir miktarın ödenmesine hükmedilmesi suretiyle karşılanması gerekecektir.” şeklindeki hükmüyle de bariz olarak ifade edilmektedir.
Sağlığımıza kavuşmak için başvurduğumuz sağlık kurumlarında, maalesef bazen hatalı uygulamalara maruz kalınarak maddi – manevi zararlar meydana gelebilmektedir. Ancak bu sonuçları tazminat konusu yapabilmek için zararın sebebinin malpraktis mi yoksa tedavinin doğal seyri sonucunda oluşan bir komplikasyon mu olduğu iyi değerlendirilmeli ve müdahale öncesi süreçle ilgili bilgi verilip verilmediği hususuna dikkat edilmelidir.
» Henüz BUGÜN Yazı Görünmüyor
» Henüz BU HAFTA Yazı Görünmüyor